ANI HİKÂYELER| CÜNEYT ÖZYER
Hamza Dayı
- Ders Gibi Bi' Çocukluk Hikâyesi


Yıl 1967 Şavşat. İlkokul dördüncü sınıftayım, ablam orta birde. Sobacı Aleddin Amca'nın dükkanının arkasındaki, kod altı mazgal penceresinden ışık alan ama güneş görmeyen odada kalıyoruz. Hafta boyu köyden getirdiğimiz iki tepur puğaça, bir kolopanın yarısına tepili peynir ve bir stil yoğurdu yiyoruz. Buzdolabı yok. Cumaya kalmıyor; yoğurt pasalak, peynir küf oluyor. Puğaçaya ise diş geçiren beri gelsin.

Aylardan Ekim, günlerden Cumartesi, saat 11 civarı. Güneşli sıcak bir gün. Pazartesi günü çetin bir imtihanımız var, yoksa Cuma akşamından ya yukardan Yavuzköy'den, ya Satlel'den tabana kuvvet köye yolcuyduk. Dedik ki gitmeyelim de ders çalışalım biraz. Babam Cuma günü atıyla Şavşat'a gelen Muhiddin Dede'yle haber yollamış, Pazar günü hem biraz erzak hem de anamızı getirecek...

Bugünü bir atlatsak, yarına anamız geliyor ki, özlemişiz, iki türlü harfana... Evde biraz un var. Ablam dedi ki "hayde bahem Mamçakoğli, göstar marifetın, tumblardan atlamayman olmiyer o işlar. Get biraz couzlara hela at, düşürdabilursan topla gal da couz içli kete yapalım."

Babam ben dururmuyum yerimde artık. Tahtadan kendi yaptığım ve her akşam yastığımın altına koyduğum kılıncımı kaptığım gibi ver elini Tigrat deresi. Orada santralin yanında toplanmamış sahipsiz bir kaç dip ceviz var. Bir de Hamza Dayı yoksa ortalarda, havuzda çimmek var ki, kete bir yana; şu Cumartesi, şu son Ekim sıcağında keyiften kuyruğum tava sapına dönecek. Ama yalnız gitmek olmaz, (ama elliüç yıl öncesinden söz ediyorum af buyurun) sanırım Neco ileydi, tumblardan atlaya-yuvarlana Tigrat'a indik. Ağaçların dibine kendiliğinden düşmüş epey ceviz var ama bizim gözümüz dallarda. Baktık ki dalların birkaçı, yeşil kabuklarını patlatıp ağız açmış cevizlerden kırılıyor. Santral binasının etrafında şöyle bir dolandık, Hamza Dayı yok. Mintanları çıkarıp yere serdik, başladık cevizli dallara değenek atmaya. Ben tahtadan Zülfikarı atıyorum, ağırlığından mı ne, daha çok ceviz indiriyor yere. Bir-üç-beş atış... Ceviz işi tamam. Gömleklerin kollarını eteklerine düğümleyip bohça yaptık, ağaçlardan birinin dibine bıraktık. Hazır Hamza Dayı yokken şimdi sıra havuzda çimmede.

Geldik betonun kenarına, pantolonları sıyırdık. Çorap desen zaten yok. Tam çivileme atlayacağız ki, benim sol kulağım, Neco'nun sağ kulağı izin vermiyor... Biraz sıcaklık, azıcık ta törpü misali bir sertlik var.

Hamza Dayı... O elleri öpülesi güzel insan, Hamza Dayı dedi ki:

- Ola oğul etmayın. Ben bu suya parmağımi bila sohmamişım. Boğulursuz kurtaramam da o dekke kahrımdan ölürüm a burada.

Kovalamak, kızmak, bağırmak yok. Çekip, kıvırıp, acıtmak bile yok o kulakları. Gel de gir şimdi suya. Söze bak... Yüreğe bak... O güzel söze, o şefkatli ele karşı çimmek te neymiş, utandık. Utandık ta, beyaz don bile düştü sandık belimizden.

Biz pantolonları giymeye çalışırken o da kulübeye girdi, iki tavarcuh ile çıktı. İçleri ceviz dolu. Üstünde mintanlarımız.

- Hayde geyın mintanlarızi da gedın şimdi. Tavarcuhların boşuni Nezahat Neneza birahın.

...

Yaşar Kemal...
Ey Büyük Usta!..

Sade Çukurova'da mı dersin o güzel insanlar ve o güzel atlar!..

Ne dersiniz Şavşatlılar?

Cüneyt Özyer
Anı Hikâyeler
Aralık 2020, Çayyolu - Ankara



< ÖNCEKİ | KURUCUYA DÖN | SONRAKİ >



Bİ' DAVET YAPIN




Temas

Görsel İletişim Tasarımı, Pazarlama İletişimi, Siyasal İletişim, Markalaştırma, Yaratıcı Yazarlık alanlarında elli yıllık deneyime sahip Üstat Cüneyt Özyer'den bir konferans almayı veya bir etkinliğinize katılmasını düşünürseniz aşağıdaki formu doldurup gönder butonuna dokunmanız yeterli. Size çok kısa sürede cevap verecektir.



Gidiyor...
Mesajınızı aldık. Teşekkür ederiz. Size en geç iki iş günü içinde cevap vereceğiz.

Bize aşağıdaki telefon veya e-posta adresimizden de ulaşabilirisiniz. Bi' kahve içmeye her zaman bekleriz.

Ahmet Taner Kışlalı Mahallesi,
Başkent Güvengir Küme Evleri
2908. Sokak No: 30
Çayyolu - Ankara / Türkiye

Gsm: 0 (532) 332 37 80
e-posta: info@grafikevi.com.tr