Beş yıl önceydi. Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı ile randevum var. Biraz erken gittim, sekreteri odasına aldı, bekliyorum. Saat 10.00 -10.15 civarı...

Kapı, makamın henüz sindirilemediğini belli eden böbürlü bir edayla, iğretice açılıp kapandı. Badem bıyıklarının altı ile dudak kenarı arasındaki çizgide su tazeliği vardı. Sonradan sağ elindeki misvak, sol elindeki macunu da gördüm. Hızla yerine geçti, gözlerini tavandan bana - benden tavana doğru yarım-yamalak gezdirirken ceketinin düğmesini açıp, kollarını geriye çekti. Telefonunu çıkardı önüne koydu, masa üstünde zaten düzgün duran kitaplara dokunup düzeltir gibi yaptı. Eli makam telefonuna gitti, vazgeçti. Kalktı arkasındaki askıda hafif eğri duran paltosunu düzeltti.

Oturdu ve bana;

- "Hoşgeldiniz Cengiz Bey, ne içersiniz?" dedi.
- "Çay" dedim, "zahmet olmasın!.."
- "Ayran" dedi.

Az önce elini uzatıp çektiği makam telefonunu kaldırıp söyledi; bir çay, bir ayran geldi.

Aylardan Ocak. Kar yağışı sonrası Ankara'da hava ayaz, buz. Dışarısı eksi14/15 derece var. İçerisi hamam.

Ayranını içerken anlattım. "Yüz Yılın Yüzleri" projem.... Tanzimat'tan bu yana kültürümüzü şekillendiren yüz ins... Kuruma yakı... Dil... Tarih... Araşt... Yük...

- "Bu coğrafyanın ortak değeri İslam'dır Cengiz Bey" dedi. "Erzurum'dan Bağdat'a, oradan Umman'a kadar."

Kalan ayranı bir dikişte içti. Ağzının kenarını silerken, acil bir mesaj geldiğini söyleyip izin istedim, vakit ayırdığı için teşekkür ederek çıktım. Bir daha görüşmedik.

--------

Atatürk Orman Çiftliği'nde ümmetin hayırlarına vesile olacak saray inşaatı devam ediyordu.

Cüneyt Özyer
Başkent Üniversitesi
Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi
Görsel İletişim Tasarımı Bölümü
Öğretim Görevlisi

< ÖNCEKİ | BLOG ANA SAYFA | SONRAKİ >